METİN

Günter Grass’ın “Pisibalığı” Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde

• Alman Edebiyatı’nın önde gelen isimlerinden Günter Grass’ın “Pisi Balığı” adlı gravür sergisi 4 Mayıs-12 Haziran 2004 tarihleri arasında Milli Reasürans Sanat Galeris’nde görülebilir.

• İstanbul Goethe Instıtut işbirliğinde düzenlenen sergi için bir de kitap yayınlanmıştır.

Günter Grass, Türkiye’de yazar kimliği ile tanınıyor. 1999 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü alması bu kimliğini daha da öne çıkardı. Ancak Günter Grass sadece oyun ve roman yazarı ve şair değil, heykeltraş ve ressam; hatta romancı olmadan önce heykeltraş. Polonya’da doğan ve 1948 yılında Düsseldorf Sanat Akademisi’nde resim ve heykel eğitimi gören Grass, 1953-55 arasında Berlin Güzel Sanatlar Devlet Akademisi’nde sanat eğitimini tamamladı. 1956-60 yılları arasında Paris’te heykeltraş olarak çalışırken, ünlü “Teneke Trampet” romanını da yazdı. Romanı 1959 yılında yayınlanıp, büyük yankılar uyandırdığında Grass, on yıldır plastik sanatlarla uğraşıyordu.

Milli Reasürans Sanat Galerisi, Goethe Enstitüsü işbirliğinde, Günter Grass’ın 1977 yılında yazdığı “Pisibalığı” romanı için yaptığı gravürleri sergiliyor. Bu sergi Günter Grass’ı bir plastik sanatçısı olarak tanımak isteyenler için kaçırılmayacak bir fırsat.

Günter Grass, okurlarından gelen “Önce yazar mısınız yoksa grafiker mi” sorusunu hem anlaşılır hem de tuhaf bulduğunu belirtiyor ve 1980 yılında kaleme aldığı “Yazı ve Resim Üzerine” yazısında şunları söylüyor: “Her zaman resim yaparım, resim yapmadığım zamanlarda da; nitekim içinde bulunduğum anda ya yazıyorumdur ya da bir yoğunlaşma içinde hiçbir şey yapmıyorumdur. Ayrıca resim yaparken de başka bir kağıdın üzerinde başlamış olan cümleler kendilerini yazmaya devam eder. Yazmak, sıkıştırarak ya da peşinden sürükleyerek zamanı yok eder. Daha dar alanda ifade kendini resim yapmakta bulur. Pisibalığının masalını 700 sayfalık bir roman olarak yazmadan önce büyük yassı balığı fırçayla, tüy kalemle, yumuşak kömürle ve kurşunla resmettim. Sonra pisibalığı konuşan bir balık olarak sözü aldığında ve ilk bölümler taslaklar halinde konunun etrafında dönmeye başladığında, kronolojik zaman akışı ortadan kalktığında ve anlatı zamanına dönüştüğünde çeşitli tekniklerde gravürler çıktı ortaya (kezzaplama, soğuk baskı), bunlar illüstrasyon değildi, epik konunun tematiğinin bir parçasıydılar ya da bu tematiği düzyazının giremeyeceği, sadece şiire açık olan alanlara kadar genişletiyorlardı”.

Günter Grass, “Aşk Sınandı” (1974) şiirleri ve gravürlerinin aynı anda oluştuğunu belirtiyor ve grafiği yazının “mihenk taşı” olarak tanımlıyor ve şunları söylüyor:

“Grafik daha tamdır. Açık seçik çizgiye kıyasla dize, keyfi yorumlara açık sözebeliğine düşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Sözel metafor ancak grafiksel resme çevrildiğinde sağlam olup olmadığını kanıtlar. Ve ben de yazarken resmetmek devam ettiği için, resimsel yapıdan tümce bütünleri olarak epik periyotlar türediği için, “Önce yazar mısın yoksa çizer mi?” sorusu beni güvensizliğe düşürmeyi hiçbir zaman başaramadı... Beyaz olan sadece kağıttır. Kağıt, lekelere bulanmalı, sert ya da kırılgan çizgilerle canlanmalı ya da hakikati yeniden ve her defasında başka türlü anlatan sözcüklerle bezenmelidir. Yazan bir ressam ikisinde de mürekkebi kullanan kişidir”.

Günter Grass’a göre şiirleri de grafikleriyle etkileşim içindedir. Ona göre; “Çoğunlukla grafikler resmedilmiş şiirlerdir ve pek çok şiir de çizgileri betimler koyuluk tonlarını derecelendirir. Nasıl ki lirik dize mesafeleri kısaltır ve genleştirirse ya da kısa süreli bir aydınlanmanın sürekliliğini güvence altına alırsa, çizim de neredeyse görünmez kesişmeleri yakalar: Dingin çizgiyle yabancılıkları ortadan kaldırır, karşıtları tek bir taramanın içinde toplar, tıpkı şiir gibi alışkanlığı yıkar, hiç duyulmamış olanı görünür kılar”.

Günter Grass’ın “Pisibalığı” için yaptığı gravürden oluşan ve ünlü bir yazarın iki yüzünü de tanıma olanağı sağlayan sergi 4 Mayıs-12 Haziran 2004 tarihleri arasında izlenebilir.

ESERLER

BASINDAN