SERGİLER / GEÇMİŞ / SAİM ÖZEREN

METİN

Doğumunun 100. Yılında

Unutulmuş Bir Ressam:

Saim Özeren (1900-1964)

• Mahmut Cûda: “Boğulan nice büyük istidadı o temsil etti”

• Akademi’nin en parlak öğrencisiydi. Avrupa sınavı bütün kaderini değiştirdi.

• Anadolu’daki ilk resim sergilerinden birisini Erzurum’da açtı. Bu onun ilk ve tek sergisiydi.

• Yıllarca ortaokul ve liselerde öğretmenlik yaptı. Tüm hayali emekli olunca sergi açmaktı. Bütün yaşamı boyunca bu sergi için hazırlandı. Ancak emekliliğine aylar kala yaşama veda etti.

• Mahmut Cûda “Sanat tarihimizin en mutena sayfalarını dolduracaktır” demişti ama ölümünden sonra unutuldu.

• Sergi, 26 Eylül-26 Ekim 2000 tarihleri arasında sanat severlerle buluşuyor.

Millî Reasürans Sanat Galerisi Cumhuriyet sonrası ilk kuşak ressamlar arasında yer alan, ancak bugün yeterince tanınmayan, unutulmuş bir sanatçıyı, Saim Özeren’i, doğumunun 100. yılında bir sergi ve bir kitapla sanatseverlerin önüne çıkarıyor ve sanat tarihimize kazandırıyor.

İbrahim Çallı’nın ilk öğrencileri arasında yer alan, Akademi’de okuduğu yıllarda yeteneği ve zekâsıyla arkadaşları arasında parlayan Saim Özeren’in kaderi 1924’te yapılan Avrupa sınavını kazanamayınca belirlendi. O, Avrupa’ya “gözleri bozuk olduğu için” gönderilmediğini söyleyecekti, ancak sanat çevreleri bu sürpriz sonuçta Akademi çevresinin kasıtlı engellemesini arayacaktı. Saim Özeren’in Avrupa’ya giden arkadaşları da Léopold-Lévy Resim Bölümü’ne yönetici olana kadar Akademi kadrosunda yer alamayacaklardı.

Babasını kaybeden ve geçim sıkıntısı içinde yaşayan Saim Özeren, Avrupa’ya gidemeyince, on bir yıl çalıştığı Akademi’den çıkışını aldı ve sınava girerek ortaokul resim öğretmenliğine atandı. 1926’da Erzurum’da başladığı öğretmenlik yaşamı, 38 yıl sonra, 1964’te İstanbul’da ölümüyle noktalandı. Mahmut Cûda onun sanat yaşamını “Boğulan nice büyük istidadı o temsil etti” sözleriyle özetleyecekti.

Daha öğrenciyken arkadaşlarıyla birlikte Cumhuriyet sonrasının ilk plastik sanatlar topluluğu olan “Yeni Resim Cemiyet”nin kuruluşunda yer alan, eserleri o dönemin en önemli sanat etkinliği olan Galatasaray sergilerine seçilen Saim Özeren, ilk ve tek sergisini 1928’de Erzurum’da açtı. O sırada Erzurum’da bulunan Millî Eğitim Bakanı Necati Bey sergiyi gezdi ve beğendiği bir resmi bakanlık adına satın aldı. Bu resim bugün Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde bulunuyor.

Saim Özeren Erzurum’dan sonra Trabzon’da görev yaptı. On yıl boyunca Saim Özeren’den bir ses duyulmadı. Ancak o resimden kopmamıştı, bütün yaşamı boyunca da hiç kopmayacaktı. Çünkü onun için resim, içten gelen ve akıldan süzülen bir içgüdüydü, yaşamın anlamıydı, dünyayla ilişki kurmanın bir yoluydu.

Ancak İstanbul bir zamanların “Büyük Saim”ini daha unutmamıştı. 1938’de başlayan Yurt Gezileri için seçilen ilk on ressam içinde yer aldı. Konya’ya gitti. Çalışmaları olumlu eleştiriler aldı. 1942’de Yurt Gezisi’ne ikinci kez seçilecek ve Hakkâri’ye gidecekti.

Saim Özeren’in zorunlu taşra yaşamı 1939’da İstanbul’a gelince bitti. Arkadaşları geçen yıllar içinde resim sanatının önde gelen isimleri arasına girmişti. İstanbul’da Müstakil Ressam ve Heykeltraşlar Birliği’nin sergilerine eserler verdi. 1945-1950 arasına Devlet Resim ve Heykel Sergilerine katıldı. Ancak daha sonra adı duyulmaz oldu. Oysa o hep ressam olarak kaldı. Bütün hayali, emekli olmak, kendini tamamen resme vererek bir sergi açmaktı. Bütün yaşamını adadığı bu sergiyi ne yazık ki gerçekleştiremedi. Emekliliğine aylar kala hayata veda etti. Mahmut Cûda, onun için “Sanat tarihimizin en mutena sayfalarını dolduracaktır” demişti ama ölümünden sonra unutuldu.

1986 yılında Ferit Edgü’nün İstanbul, Ankara ve İzmir Vakko Sanat Galerilerinde düzenlediği sergilerle Saim Özeren adı yıllar sonra tekrar sanat çevrelerinde duyuldu. Ferit Edgü, Saim Özeren’in ailesi resimlerini kendisine getirene kadar böyle bir sanatçının varlığından bile haberdar olmadığını söylemişti. Saim Özeren, iki kuşak sonra sanatçılar arasında bile bu denli unutulmuştu.

Millî Reasürans Sanat Galerisi yöneticisi Amelie Edgü sergi ve kitapla ilgili olarak şunları söylüyor: “1985 yılında eserlerini ilk kez gördüğüm Saim Özeren’i bir insan ve sanatçı olarak hep merak ettim. Resimleri ortaya çıkmıştı ama kendisi sisler içindeydi. Bir zamanlar adı öne çıkan bir sanatçının bu denli unutulması çok dramatikti. Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde göreve başladığım 1994’ten bu yana da Saim Özeren hep programımızda oldu. Onunla ilgili projeyi ancak şimdi, doğumunun 100. yılında gerçekleştirebildik. Serginin yanı sıra hazırladığımız kitap, sanırım onu sanat tarihimize kalıcı olarak kazandıracaktır. Kitapta Murat Ural biyografik çalışmayı yürüttü. Kendisine araştırmalarda Ayşe Gür ve Dilek Şener yardımcı oldu. Çok az veriden hareket etmelerine karşın ortaya bir biyografi çıkarabildiler. Levent Çalıkoğlu ise Saim Özeren’in sanatını ve sanatçı kişiliğini yorumladı. Türk resmi içindeki yerini sorguladı. Bu serginin onun hep yapmayı düşlediği, bütün ömrünü adadığı kişisel sergisi olduğunu düşünüyorum.”

Saim Özeren’in sergisi 26 Eylül-26 Ekim tarihleri arasında Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde izlenebilir.

BASINDAN