Hezarfen, rönesans adamı... Değişik disiplinlerde, birbirinden farklı alanlarda bilgi sahibi aydın kişi... Bir eski çağ insanı... Bugünün dünyasına yabancı... Ama bir yandan da tek konuyla tatmin olamayan, çok yönlü ve yetenekli olup farklı alanlarda kendilerini yetiştirenlere, bu eski çağ insanlarını hatırlatanlara, günümüzde verilen isim...
Günümüzün bilgi çağı, bu tür insan yaratmıyor, barındırmıyor. Bu yaşama üslubu gerilerde kaldı. Türkiye’de böyle yaşayan insanların sayısı az. Oysa bundan 50-60 yıl öncesinin Türkiye’sinde, özellikle İstanbul’unda, kendi mazbut yaşamlarını sürmekteyken farklı alanlardaki yeteneklerini bilgileriyle donatarak ilginç işler yapan, yaptıkları da kimi zaman bir “ilk”i oluşturan insanların sayısı, bugünkünden fazlaydı. O dönemin İstanbul’u, savaştan sonra rahatlamış, meraklı insanların zevklerini geliştirebilecekleri nispeten huzurlu bir ortam yarattığı içindi belki de.
Değişik zevklerinden fayda yaratabilen insanların, günümüzün kariyer arzusu ve uzmanlaşma telaşı içinde yitip gitmiş bir davranış biçiminin, bir yaşama üslubunun hatırlanmasına yol açma isteği... Bugünün genç insanına epeyce yabancı olan, birden fazla konuyu merak etmeyi, çözüm bulmayı ön planda tutan, parayla “yettiği kadar” ilgilenen “eski bir İstanbullu” tipinin hatırlanmasını sağlama arzusu... İşte bir Sabit Karamani sergisi hazırlamak fikri bu noktadan hareketle doğdu. Çünkü Sabit Karamani, 1950’li yıllardan itibaren değişik, ama birbirleriyle ilintili birçok farklı alanda çalışmış, üretmiş, araştırmış ve kendisi gibi insanlarla buluşup bir yaşam oluşturabilmiş bir hezarfendi. Serginin amacı, onun yaptıklarından hareketle bir dönemin yaşanmışlıklarına, gelişmelerine, İstanbul’un durumuna, yeniliklerine, hayat üslubuna tekrar bakmak, ayrıca çevresindeki insanları ve birlikte yarattıkları ortamları tekrar hatırlamak olarak düşünüldü.
1916-1993 yılları arasında İstanbul’da yaşamış olan Sabit Karamani’den bir hezarfen olarak söz edebilmemizi sağlayan radyoculuğu, fotoğrafçılığı, reklamcılığı, sanayi elektronikçiliği ve seramikçiliği üzerinden, 1940’lı yıllardan 80’li yılların sonuna kadar olan süreçteki İstanbul’a bakıyor bu sergi. Onun özel yaşamını ve üretimlerini merkeze alıyor ve kendisi gibi yaşayan bir sürü başka hezarfenin, sanatçıların ve teknik adamların yaşamına dokunuyor. Bu kişilerin İstanbul’da kendi alanlarında bir araya gelerek oluşturdukları farklı grupların orta noktasında durup bunların kültürel belleğini kendi kişiliğinde saklayan bir figür olarak karşımıza çıkıyor Sabit Karamani.