SERGİLER / GEÇMİŞ / KIŞKIRTI RESSAMI: NEVHİZ TANYELİ

KURULUM

METİN

Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde Nevhiz’in Retrospektifi

Nevhiz’in retrospektif sergisi 15 Ocak-1 Mart 2003 tarihleri arasında Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde izlenebilir. Sergi nedeniyle hazırlanan kitapta Mehmet Ergüven’in son dönem resimlerinin değerlendirmesi ve Levent Çalıkoğlu’nun sanatçı ile eski tarihli yapıtları üzerine yaptığı bir röportaj yer almaktadır.

“Sanatla, aşkın bir yaşantıya dönüşebilecek gerçek iletişimin, rehavet içinde kurulamayacağını düşünüyorum. Ancak bu, gaddar bir plan uyarınca, ilgilenmek gafletinde bulunanları rahatsız etmeyi amaçlayarak resim yaptığım anlamına gelmiyor. Böylesi bir etki kendiliğinden oluşuyor. Ben tedirginim çünkü. Alışamadım. Alışılsın da istemiyorum. Alışamadım derken, kanıksamayı öğrenmeden, ödün vermeden bırakın kendini gerçekleştirebilmeyi, canlı bile kalınamayacağını biliyorum. Ben yalnızca geriye kalan canımı, Nevhiz olmayı, genel geçer değerlerle özdeşleşmeye direncimi korumaya çalışıyorum; sorgulayarak, yaşamı anlamaya, kendimce olumlamaya çalışarak, karşı duruşumla. Resim yaparak.”

Resimleriyle izleyenleri şaşırtan, sarsan ve kışkırtan Nevhiz Tanyeli’nin retrospektif sergisi Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde düzenlendi. Ölüme ve yaşamın olumsuzlanmasına karşı direnen bir kişilik ve Türk resminin özgün ressamlarından biri olarak yer alan Nevhiz’in eserlerini, ilk kez toplu olarak izleyebilecekler. Sergi nedeniyle yayımlanan, içinde Mehmet Ergüven’in bir metnine ve Levent Çalıkoğlu’nun sanatçı ile yaptığı bir söyleşiye yer verilen kapsamlı katalog da sanatçıyı daha yakından tanımak isteyenler için iyi bir kaynak oluşturuyor.

Nevhiz Tanyeli, Güzel Sanatlar Akademisi’nde Neşet Günal, Cemal Tollu, Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyelerinde eğitim gördü ve 1965 yılında mezun oldu. 1971-75 yılları arasında burslu olarak Paris’e gitti.

Nevhiz’in yapıtlarında kullandığı resim dili ile Türk resim sanatında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Mehmet Ergüven’in ifadesiyle; “Nevhiz’in bunca yıl anlaşılmaz olmakla ödediği bedel, hiç şüphe yok ki, gerçekte anlamsız olana karşı cesaretle direnmenin armağanından başka bir şey değildir. Nevhiz’in yaşamıyla bütünleşen resim serüveni, büyük ölçüde bu cesaretin öyküsüdür; iddiasız, ama o ölçüde kendinden emin ve ağırbaşlı.”

Nevhiz resimle kurduğu ilişkiyi ve resim dilinin oluşmasını şöyle açıklıyor: “Resim yapmanın güvenli yolları vardır. Önce bunu öğrenmeye, özgün bir dil olan resim diline egemen olmaya çalışırsınız. Resim dilinin öğeleri arasında ya da kendi içlerinde oluşturulacak hiyerarşik uyum da resimsel iletişimin yolunda gitmesi için güvenli bir yoldur. Üzerinde sessizce anlaşılmış değerlerden, ortaklaşmış dilden uzaklaştığınız ölçüde derdinizi anlatmanız, sanat alımlayıcısına dokunabilmeniz zorlaşacak, belki de olanaksızlaşacaktır. Bir resim yapan olarak siz de pek çok gelgit durumunu birden yaşarsınız. Her an hem resmi yapan hem eleştiren, yargılayan olmak konumundasınızdır örneğin. Sanatınızı gerçekleştirmeye çabalarken koşuşturduğunuz bu eşzamanlı gelgit trafiğinde, bir de birikime dayanmanın, resimsel gelenekten el almanın kaçınılmazlığı, gerekliliği, konforu, güvencesi ile özgün bir resim dili oluşturma gereksinimi arasında gidip gelirsiniz. Bu hengâmede, resim de canını kurtarmaya çalışır.”

Nevhiz’e göre sarsıcı olan yaşamın kendisidir, günlük yaşamımızın her alanında karşımıza çıkan şiddet, ölümün sıradanlaşması ve bir seyirliğe dönüşmesi, buna karşın bunları yok sayan, kanıksayan, körleşmeyi tercih eden insandır. Nevhiz’in resimlerindeki ortam, figürler, imgeler ne kadar gerçeküstücü bir izlenim verse de onun resimleri günün gerçeklerinden, toplumsal ve siyasal koşullarından besleniyor.

“Yaşam ve Ölüm” ... İnsanoğlunu var olduğundan bu yana derinden etkileyen bu iki gerçek Nevhiz’in resimlerinde daha 1960’lı yıllardan bu yana izlenebiliyor. Sanatçının yaşam ve ölümle didişmesi, yaşamla ölüm arasındaki sınırın kıldan ince bir çizgi haline geldiği 1980’in hemen öncesi ve sonrasında “Hayat ve Ölüm Üzerine” (1983) sergisi ile yetkin bir sanatsal ifade edişe ulaşıyor.

Sanatçı yaşamdan aldığı izlenimlerle insanoğlunun iç dünyasının karmaşık labirentlerine cesaretle dalıyor, ölümün sınırlarında dolaşıyor. İzleyenlere yaşamın tekinsizliğini ve ölümü hissettiriyor. Son dönem resimlerinde görülen boşluğa düşen ya da uçuşan insan figürlerinde sanki “boşluğa yuvarlanışın sevinci” görülüyor. Bunlar bir ölüm kutsaması değil, tam tersine sanatçının ölüm ve dünyadaki olumsuzlukların yaşamı anlamsızlaştırmasına karşı bir direnişi, olumlama çabası.

Nevhiz yaşamla ve sanatı arasındaki bağlantıları şöyle açıklıyor: “Evet yaşam daha önemli. Dönüştürülmesi gereken yaşam- sanatsa çorbada tuz olabilir. Ama insanlar canlı kalma savaşımının kargaşasında, hayhuyunda, insani niteliklerini yitirebiliyor, gözden çıkarabiliyor, dünyayı olduğu gibi kabullenebiliyor. Benim için resim yapmak farkındalığın güncesi. Anımsamak, unutmamak da demek. Şu anda içinde bulunduğumuz dönemi, insanlığın gelişim sürecinin belirli bir evresi olarak görüyorum. Bu evrede yıkıcı eğilimler ağır basıyor ve ben, birçokları gibi, bunun acısını çekiyorum. Daha insanca yaşanabilecek, yaşamın olumlanabileceği, güzellenebileceği bir dünyayı özlüyorum. İnsani değerleri dışlayan, en azından şimdilik önüne geçilemez gibi görünen bir işleyiş egemen yeryüzünün genelinde. Göğüslemeye, katlanmaya, kanıksamaya zorlandığımız bu kirlilikten arınma özlemi arttıkça, arayışını gerçekleştirme gücü, istenci de büyüyor insanın. Acısı, yarası ısıtır insanı; ezilmemiş, pestili çıkmamış, derdini anlatacak takati kalmışsa eğer. İçinde kalmış yoğun dirim birikimi özlenene doğru iter onu.“

Nevhiz, retrospektif sergisinin öncesinde arkada bıraktığı 38 yıla bakarken şunları söylüyor: “Dönüp resimlerime baktığımda, zaman içinde yenileri eklense de belli konuları tekrar tekrar, takıntılı bir biçimde dile getirmeye çalıştığımı görüyorum. İmgesel saplantılar sanki- belki de daha fazlası! Bakıyorum da takıldığım konular, ya da bazı resimlerimin çeşitlemeleri, başka başka tualler ya da kağıtlar üzerinde arzı endam ediyor sık sık. Burada “bir resim ne zaman biter?” sorusu da gündeme geliyor. Bence hiç bitmiyor. Bir yerde duruluyor sadece, öbür resme başlayıncaya ve yeniden duruncaya kadar. Bu bağlamda resim tarihi boyunca yapılan tüm resimler bir anlamda birbirinin devamı olduğu gibi, bir ressam da aslında bir tek resim üzerinde çalışıyor belki, bir resimden öbürüne geçerken. Resim yapmak benim için yaşamın sürekliliğine, bütünselliğine, devingenliğine Nevhiz’ce bir yanıt verebilmeye, gerçekliği koşullanmalara, önyargılara kapılmadan anlamaya çalışmanın bir yolu belki de.”

Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde düzenlenen retrospektif sergi Türk resminin sıra dışı bir sanatçısını tanımak için iyi bir olanak sunuyor. Sergi 15 Ocak-1 Mart tarihleri arasında Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde izlenebilir.

ESERLER

BASINDAN