Ulay'ın ID:LA sergisi, yalnızca “bir şehir”in ya da “o şehir”in -Los Angeles- belirli bir izlek boyunca kaydedilmiş izdüşümlerini sunmakla kalmaz, insanların yaşadığı bir şehri insansız yakalar; insanın yokluğu, insanın varlığının kanıtına dönüşür. Ulay, genel anlama “şehir” ve giderek “insan uygarlığı” kavramlarının seçilmiş bir yönüne odaklanarak ve bunu estetik bir süreklilik oluşturacak bir biçimde yaparak, yok olmadan kendi yokluğumuzu hisettirmeyi başaran ama bunu çok kolay bir şeymiş gibi sunabilen ender sanatçılar arasına girer.
Fotoğrafların sergideki sunuluş biçimi de içeriğin ek bir boyutu olarak izleyicinin karşısına çıkıyor. Şehir yüzeylerinin ve hacimlerinin değişkenliği, geçiciliği ve aşınırlığı, basılı fotoğrafların nesne olarak galeri duvarlarındaki varoluş biçimlerine de yansıyor; fotoğrafları sergileme tekniği, şehrin kendi “doğal” sergisini yankılıyor.