SERGİLER / GEÇMİŞ / BENTE CHRİSTENSEN-ERNST

METİN

Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde Bente Christensen-Ernst Sergisi:

Gerçeklikle İllüzyon Arasında İnce Salınımlar

10 Aralık 2002-11 Ocak 2003

Millî Reasürans Sanat Galerisi, Danimarkalı bir sanatçı olan Bente Christensen-Ernst’in resim sergisine yer veriyor. Bente, İstanbul (Tünel), Bodrum (Gümüşlük) ve Frederiksberg’de (Danimarka) yaşıyor. Üç kentte de çalışıyor. Üç ayrı dünyadan aldığı izlenimler Bente’nin sanatçı dünyasında ve tuvalinde bütünleşiyor.

Bente’nin Türkiye ile ilişkileri oldukça eskiye dayanıyor ve sanatının gelişmesinde Türkiye’nin önemli bir yeri var. İlk kişisel sergisini 1984’de Ankara’da açtı. Danimarka’daki ilk sergisini ise 1990’da Kopenhag’da gerçekleştirdi. 1990-1996 yılları arasında Danimarka’da çalıştı, sergiler düzenledi ve sanat çevrelerinden olumlu eleştiriler aldı. The National Gallery on Frederiksborg Castle ve Danimarka Sanat Fonu müzelerine iki eseri seçildi. Danimarkalı Sanatçılar Kurumu’na üye oldu. Daha sonraki yıllarda resimleri Türkiye ile Danimarka arasında taşındı. İsveç, Almanya ve Fransa’da karma sergilere katıldı.

Bente’nin Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde açılan sergisindeki resimlerin önemli bir kısmı Bodrum çalışmalarından oluşuyor. Bu resimlerin bir bölümü Danimarka’da sergiledi.

Bente’nin resimlerinde günlük yaşam içinden seçilen nesneler ve insan portreleri önemli bir yer tutuyor. Bu bakımdan gerçekçi, hatta aşırı gerçekçi bir sanatçı izlenimi veriyor. Ancak Bente’nin tuvalinde bildik gerçek nesneler, boyutları, çerçeveleri, ışık ve gölge etkileri ile başka bir boyuta taşınıyor ve bir illüzyona ya da bir kurgulamaya dönüşüyor. Bente çarpıcı bir gerçeklik ile yakaladığı izleyicisini kendi fantastik dünyasına çekiyor. Görünüşteki gerçeklikle gizlenen bu öznel dünya ve sanatçının bu bakışını sunuşundaki ince espriler, muziplikler, gerçekle illüzyon arasında yarattığı metafor Bente’nin resimlerinin gizemli çekim gücünü ortaya çıkarıyor. Tuvalindeki nesnellik, bir bakıma izleyene gerçekliği ya da o gerçekliğin gizlediklerini sorgulatan simgesel bir imgeye dönüşüyor. Bu yönelim Bente’nin “alternatif gerçekçilik” diye adlandırdığı sanat anlayışının da esasını oluşturuyor. Kabul etmek gerekir ki, Türkiye Bente’nin bu resim dünyasına çok zengin ve renkli imgelemler sunuyor.

Bente resimlerini büyük boyutlu tuval üzerine yapıyor. Bu tuval üzerine seçtiği nesneyi ya da insan portresini çok yalın biçimde çalışıyor. Başka nesnelere yer vermiyor. Fon olarak, seçtiği nesneyi daha belirgin biçimde öne çıkartan ve çerçeveleyen siyah rengi tercih ediyor. Özel bir boyama tekniği ile ışık ve gölge etkisini dilediği gibi kullanabiliyor.

Millî Reasürans’daki sergisinde Bente’nin sebze ve meyvelerden yaptığı resimleri dikkati çekiyor. Resimlerde sebze ve meyveler kusursuz bir form içinde sunuluyor. Bu sunuş resimlerin gerçekçilik boyutunu biçimde hissettiriyor. Ancak 5 cm’lik bir Bodrum mandalinasını 150x150 cm’lik bir tuval üzerinde tek başına gördüğünüzde, mandalina her ne kadar kokusunu bile duyuracak kadar gerçek izlenimi verse de fantastik bir nesneye dönüşüyor. Bu Bente’nin izleyicilerin alışılmış oran ve boyut kavramlarıyla başladığı gerçeklik peşinde oyunundaki ilk illüzyonu.

Bente gerçeklikle oyununu sürdürüyor, resimlerini özel adlandırmalarla sunuyor. Örneğin, tam ortasından kesilmiş bir kırmızı lahana, ortasında dallanıp budaklanmış beyaz damarlarıyla “El”, kırmızı, düzgün biçimli, pürüzsüz yüzeyli taze bir domates “Mars”, damarları ve yaprak katları çok belirgin gürbüz bir lahana “Yaratık”, bir Kırkağaç kavunu “Güneşin Doğuşu”, bir Yeni Dünya yığını “Kalabalık”, kokusunu duyuran bir Bodrum mandalinası “Koh-e Nur” (dünyanın en büyük elması) olarak adlandırmış. Bu adlandırmalarla Bente, tuvalindeki nesne ile dünyamızdaki başka bir nesne ile benzerlik kurarak tuvaldeki yalın gerçekliği bir yanılsamaya dönüştürüyor, izleyeni tuvaline başka bir şekilde bakmaya zorluyor. Bu zorlama özellikle nesnelerine erotik izlenimler verdiği resimlerinde daha da dikkati çekiyor. Örneğin, siyah zemin üzerindeki iki limon, fazlasıyla bir çift meme izlenimi verirken, Bente bununla yetinmiyor, resme verdiği “Silikon” adı ile bu izlenimi dolaylı olarak bir kez daha duyuruyor. “Bekleyenler”, “Oturan”, “Düştü” vb. gibi resimlerinde, izleyenleri, elma, armut, biber vb ile gerçekçilik ile erotizm arasındaki gizemli yollarda dolaştırıyor.

Bente’nin insanı konu alan resimlerinde portrelerde ve el detaylarında da aynı anlayışlar görülüyor. “20. Yüzyıl” adlandırmalı portrelerindeki yaralı ve maskeli insan yüzleri adları ile bir portre olmaktan çıkarak bir yüzyıl sorgulamasına dönüşüyor. Sanatçının “Düğün” adını verdiği Bodrumlu Hatice’nin 150x150 cm’lik anıtsal kınalı avuç içi, kınanın iyice belirginleştirdiği çizgiler, bu çizgilere yüklenen ve hemen akla gelen anlamlarla yaşamın gizemini ve kaderi çağrıştırıyor.

Sergi nedeniyle hazırlanan katalogda Evrim Altuğ, Bente’nin resim dünyasını şöyle açımlıyor: “Sabırlı bir ressam Bente. Bir sosyal antropolog kadar detaycı. Her tür küçüklüğün ve büyüklüğün birbirine girdiği bir dünyada fiziksel ebatları ve algısal boyutları tersyüz eden sanatçı Gulliver’in gezilerine tuvaller üzerinde devam ediyor. ‘Küçük hayatlara’ büyük aynalardan, büyük dünyalara ise küçük detayların penceresinden bakan ressam, nesneleri bizimle, bizi dünyayla, dünyayı da evrenle sonu gelmez bir çember halinde kıyaslıyor. Dünyayı oluşturan gerçekliği ve temsiliyetini eşsiz bir ironiyle yeniden üretiyor ve eleştirel bir bakışla yorumluyor”.

ESERLER

BASINDAN