Altan Çelem’in yapıtları, çağdaş Türk resim sanatında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Yapıtlarında günlük yaşam halleri resmin sunduğu olanaklarla tek düzelikten uzak bir yolla temsil edilir. Onun temsiliyeti kaba bir yansıtmacılıktan uzak, sağlam bir kurgu ile gerçekleşirken renge dair deneysel girişimlerde izleyicinin dikkatini çeker. Pentürün sağlayacağı serüvene kucak açan ve her yeni motifle kurgulalamalara gebe kalınabileceğine inanan Çelem, varolanları özümser ve kendine özgü bir duyumsayış ile birleştirir. Çevresinde yer alan maddi ve manevi kültür varlıklarına yalın yaklaşımı Altan Çelem’in değer verdiği pratik dünyayı oluşturur. Ayrıca varlıklarına kendisinin karar verdiği “şeyleri” tümler. Sanatçı bu varlıklarla ister ilişki içinde olsun ya da olmasın ister değer versin veya vermesin her biri kendi biricikleri içerisinde vardırlar.
Çelem üslubunu manzaralardan, figürlere dek mekan ve zaman içinde belirip kaybolan görünümlere tanıklık eden bir keskinliğe taşıyor. Kaçınılmaz olan bu tanıklık, zamanı gündelik hayattan kent kültürüne, mekan algısından ruh-beden ilişkisine kadar geniş bir çerçeveden ele alan ve “modernizmin efendisi” diye anılan ünlü Fransız düşünür Henri Lefebvre’nin söylemlerine konu edindiği eksene yaklaştırıyor. Özünde çizgisel ve döngüsel zaman ayrımının akış biçimlerinin farklılığına dayalı bu anlayış, Çelem’in eserlerinde yaptığı gibi modern insanın çağına bakış atmaktan çekinmiyor. Bu bakışa Çelem’in eserleri rehberliğinde girdiğimizde başka unsurlar kadar karşılaştığımız “kentsel dönüşüm” oluyor.