KURULUM

METİN

Resim öğrenimini Viyana’da tamamlayan, sanat yaşamını yirmi yılı aşkın bir süredir bu kentte sürdüren, Avrupa’nın çağdaş sanatçıları arasında özgün bir yer tutan Ahmet Oran, son dönem çalışmalarını, Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde 2-26 Ekim tarihleri arasında sergiliyor.

Ahmet Oran, 1980 yılında İstanbul’da Akademi’de öğrenci iken Viyana Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu sınavlarına girdi ve kazandı. Prof. Carl Unger’le (1980-1985), sonra Prof. A. Frohner’le (1985-1987) çalıştı. Salzburg ve Graz’da iki sergi ile Avrupa resim dünyasına adım attı. Ahmet Oran bugüne kadar Viyana, Berlin, Linz, Innsbrück gibi kentlerde kişisel sergiler açtı ve karma sergilere katıldı. Linz Modern Sanatlar Müzesi’nde yapıtları bulunan Ahmet Oran, 1999 yılında Peter Baum küratörlüğünde aynı müzede büyük bir kişisel sergi açtı. Ayrıca sanatçının Alman Devleti tarafından yayınlanan 1896-1996 tarihlerini kapsayan “Avusturya’da Sanat” adlı kitapta bir resmi de yer almaktadır. (Kunst aus Österreich 1896-1996, Kunst- und Ausstellungshalle, Bundesrepublik Deutschland, 1996)

Ahmet Oran Avusturya’ya gittikten sonra ilk sergisini 1999 yılında Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde açtı.

Ahmet Oran, yapıtlarını şöyle anlatıyor: “Resimlerim önceleri bu kadar sade değildi. Ön plan, arka plandan daha hissedilir durumdaydı. Belli formlar vardı ve bunlar resmi oluştururken, şu anda hala vazgeçemediğim espasın oluşmasına yardımcı oluyordu. Kompozisyonu kurmam bakımından da önemliydi. Ancak sadeleşmeye gitmeye başladığımda, artık boyanın dışında başka elemanlara ihtiyaç duymamaya ve formlar olmadan da sonuca ulaşabileceğimi gördüm. Bu anlamda çok renklilik resmimde kalabalık oluşturmaktaydı ve hep tek renkle sonuca ulaşmaya çalıştım.”

Sanatçı resimlerinin rastlantısal ya da spontan olmadığını, en başından itibaren tasarlandığını vurguluyor: “Bütün aşamaları, sonuna kadar belli bir program dahilinde adım adım gerçekleştiriyorum. Her rengin sunduğu etki tabii ki farklı. Söz konusu olan o etki, o resmin kimliği, karakteri. Bu zaten başından programlanmış bir durum”. Ahmet Oran, resimlerini, “bakıldığında sadece resim olarak algılanan ve hep resim olarak kalacak resimler” olarak tanımlıyor.

Sanatçı, mimarlarla birlikte gerçekleştirdiği mekân çalışmalarının sanatını önemli ölçüde etkilediğini belirtiyor, daha ileriye giderek, objeleştirdiği resimlerini “bir atmosfer ya da mekanla ilişkiye giren, mekanla birlikte yaşayan ve mekânı yaşatan resimler” olarak niteliyor.

Sergi nedeniyle yayınlanan katalogda Levent Çalıkoğlu sanatçı hakkında şöyle diyor: “Ahmet Oran’ın kendi olanakları ve hedefleri ölçüsünde belli bir lirizmi koruyan, üzerine resim yapılan yüzeyin netliği ve rengin tamlığını gözeten, çizginin uzamdaki mevcudiyetini ortadan kaldırıp hacim yanılmasını mistik bir algılama isteğine yönelten, bir pas ya da küf gibi doğru yerde çıkan lekelerle satıhsal bir derinleşme sağlayan, ne gerçekliğe ait herhangi bir referanstan ne de onun yerine geçmeye aday simgelerden hareket etmeyen resimleri, bir ‘öz’ sorunsalına işaret eden güçlü bir atmosfer önerisi ile karşımıza çıkıyor. Bu yapıtlarda hâkim olan şey, kendisini belirgin biçimde renk, boyut, teknik, malzeme ile ortaya koyan biçem-içerik ve kimi örneklerde bütünü katışıksız renkle örtme isteğine dönüşen yüzey-renk ilişkisidir... Sadece varolan şeylerin resmedilebileceğine ilişkin genel katı inanç, boşluğun içerisine itilerek çözümlenmeye çalışılmaktadır. Hiçbir şey uzamsal olmak zorunda değildir. Ne desen ne perspektif gibi uğraşlar resmi olanaklı kılmanın araçları olarak kullanılamazlar.”

ESERLER

BASINDAN